KURTULUŞ VAKTİ
Şimdi Saadet!  
  ANA SAYFA
  SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI PROF. DR.NUMAN KURTULMUŞ
  BASINDA SAADET
  SAADET MÜZİKLERİ
  FOTOĞRAF GALERİSİ
  VİDEOLAR
  YAZILAR
  DUYURULAR-ETKİNLİKLER
  TARİHTE BUGÜN
  HAKKIMIZDA
  İLETİŞİM
Numan Kurtulmuş ropörtajı

 Numan Kurtulmuş ropörtajı 15.02.2009 
Vatan Gazetesi'nde yayınlanan Kurtulmuş röportajı...

Saadet Partisi'nin yeni Ge­nel Başkam Numan Kurtul­muş... Milli Görüş'ün bayrağı­nı Erbakan'dan alan isim. Başbakan Erdoğan'ın defalarca AKP’ye çağırdığı, ancak olumlu yanıt ala­madığı isim... İktisat profesörü, 3 çocuk ba­bası, sakin, hırslı görünmeyen, Tayyip Er­doğan'ın tam tersi kişilik özelliklerine sahip görüntüsü veren biri.

 

Kurtulmuş ailesi 80 yıldır Fatih'te yaşıyor. Biz de görüşmeyi Fatih'te yapıyoruz. Sade bir çalışma ofisi var Numan Kurtulmuş'un. Yerel seçimler nedeniyle yoğun bir tempo içinde yakaladığımız Kurtulmuş'la buluşma­ya giderken gördüğüm bir arkadaşım, "Ba­kalım elini sıkacak mı?" diye sormuştu. Evet, Gamze'nin de benim de elimizi sıktı Kurtulmuş. Bunu neden mi yazıyorum? Re­fah Partisi döneminde Ankara'da gazetecilik yapıyordum, parti genel merkezindeki siya­setçilerin çoğu kadın muhabirlerin elini sık­mazdı. Şimdi bu isimlerin bir kısmı AKP'de politika yapıyor, bazılarının davranışlarının değiştiğini de biliyorum. Röportaja gitme­den önce soru hazırlarken Milli Görüş'le ilgi­li olarak aklıma ilk ne geldiğini kendime sordum. Erbakan'ın "Kadayıfın altı kızara­cak" sözü kulaklarımda çınladı, ardından "Siyonistler" ve "adil düzen" aklıma düştü.

 

Numan Kurtulmuş ne eski siyasetçilere benziyor, yani ne Erbakan ne Demirel gibi, ne de Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal gibi... Numan Kurtulmuş'un üslubunun Türki­ye'ye iyi geleceğini düşündüm.

 

Erbakan'ı ilk kez 9 yaşında gördüm

· 28 Şubat'tan hemen sonra politikaya atılmışsınız. Neydi sizi siyasete sokan temel itici güç?

Üniversitede doçenttim, profesörlü­ğüme de az kalmıştı. Aktif olarak siyase­tin içinde olma planım da yoktu. 28 Şu­bat sonrasındaki antidemokratik hava beni etkiledi. Partiden İstanbul İl Baş­kanlığıyla ilgili teklif geldi. İstanbul İl Başkanlığı bizim geleneğimizde çok önemli bir görevdir. O dönem gelenekçi­lik, yenilikçilik tartışmaları başlamıştı. 28 Şubat'ın tüm spotları üzerimizdeydi. Belki de her zorluğun bir kolaylığı var­dır, benim için öğretici bir dönemdi. O güne kadar siyasetin içinde değildim ama muhafazakâr camiada çok iyi bili­nen biriydim.

 

· Erbakan'la nasıl tanışmıştınız?

Sanırım, Bağımsızlar Hareketi'yle il­gili bir toplantıydı. 9 yaşlarındaydım. Çok etkileyiciydi, Sayın Erbakan herke­si ayağa kaldırdı, çok kalabalık değildi. "Zafer inanlarındır ve zafer yakındır" demişti. Çocuk yaşımda hayret etmiştim ve etkilenmiştim. Çok başlangıçta bir aşamada, kalabalıklar etrafında yokken zafer düşünde olması beni etkilemişti. Siyasetin en önemli özelliği iddia ve ira­de sahibi olmaktır. Buna sahip olmayan bir siyaset yürümez.

 

AKP gerilim siyaseti yapıyor

· Hepimizin çocukluğu Ecevit, Erba­kan ve Demirel'le geçti. Üslupları çok farklıydı, ama üçü kavga da etseler sı­nırlar belliydi. Vatandaşa davranışları da farklıydı. "Ananı da al git" gibi bir sözün onların ağzından çıktığını düşü­nemem bile... Üslup siyasette ne kadar önemli sizce?

Farklı dünya görüşlerimiz olabilir, farklı paradigmalardan dünyaya bakıyor olabiliriz, sonuç itibariyla mühim olan şey şu: Siyasetin 3 temel amacı var. İn­sanları özgürleştirmek, insanlara adalet­li yönetim sağlamak, refahtan herkesin pay almasını sağlamak. Kavga üslubuy­la siyaset yapmanın ülkeye faydası ol­maz. Ne yazık ki kendini merkezde his­seden partilerin yöneticileri zaman za­man bu çatışma ve kavga üslubunu ken­dileri için kolay yol kabul ediyor. Siya­setçiler muktedir olmalı. Bu seçimde de AKP genelde CHP ile Doğu'da da DTP ile kamplaşma ve gerilim siyaseti üzeri­ne politika yapıyor.

 

Türkiye'de merkez sorunu var

3 Kasım 2002'de millet 3 temel görev verdi AKP'ye: Ekonomik refahın millete ya­yılması, ikincisi statükonun millet lehine değiştirilmesi, üçüncüsü de özgürlük alan­larını genişletilmesiydi. Ama ne yazık ki geçmiş parlamento döneminde AKP, CHP ve anayasal kurumlarla çatışmalı görüntü­süyle bunu yapamadı. Geçen seçimlerde bu 3 göreve ilaveten sivil ve demokratik bir anayasanın yapılması görevini de verdi mil­let AKP’ye. Bu 4 ödev aslında Türkiye'nin merkezi nasıl olacak sorusunun cevabıdır. Mağdur, yoksul, işsiz, şehirlere gelmiş tu­tunmaya çalışan geniş kitle değişim dina­miklerini harekete geçirerek AKP'yi iktidara getirdi, ama ne yazık ki AKP bunları yapmak yerine "Ben değiştim!" demekten bir türlü statükoyu değiştiremedi. Dolayı­sıyla Türkiye'de bir merkez sorunu vardır.

 

· Seçim anketleri AKP'yi yüksek gösteri­yor. Oyu hâlâ çok yüksek. Nedeni ne?

Çatışma ve gerilimden istifade ediyorlar. 'Alternatifimiz yok, aman oylan dağıtmaya­lım" baskısı oylarını yükseltiyor

 

· Başbakan sizi AKP'ye çağırdı gitmedi­niz. Saadet Partisi alternatif olabilir mi?

Son 8 yıldır uygulanan yanlış politikala­rın alternatifiyiz. Siyasette mühim olan al­ternatiflerin konuşulmasıdır. 3 aydır genel başkanım. 3 aylık süre içinde geniş kitleler­de ilgi olduğunu gördük.

 

Değişim vaadiyle gelip statükocu oldular

· AKP sürekli "Değiştim" diyor. Bunun nedeni ne?

Bu arkadaşlarımız değişimi ideoloji olarak algıladı. Değişim stratejik unsurdur. Değiştim diyor­lar ama toplumun değişim beklentilerini cevaplamadılar. Yalnızca eski söylediklerini söylemedikle­rini anlatırken "Değiştik" deniliyor. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz! Değişim vaadiyle gelip tam anlamıyla statükocu oldular. Başbakan IMF’ye "Ümüğümüzü sıkarsanız,anlaşmayacağız" diyor, ama masada oturmaya devam ediyor. Muhtemelen de anlaşacak. Çocukken oynadığımız pilli araba­lar gibiler, engel karşısında geriye giden arabalar gibi engel görünce geri adım atıyorlar.

 

Peres'e fırça atmakla bir şey elde edilmez

· Başbakan'nın Davos'taki davranışını nasıl buldunuz?

Tebrik ettim kendisini. Ama siyasette so­nuç almak Önemli. Şimon Peres'e fırça at­makla bir şey elde edilmez, İsrail’in en büyük gücü karşısına diplomatik güç oluşturmamasıdır. Başbakanın söylemiyle "Diklenmeden dik durmaktır" Türkiye'nin yapması gereken. Türkiye'nin avantajları var. Türkiye AB yo­lunda, her iki tarafla konuşabilen bir ülke, BM Daimi Konseyi geçici üyesi. İslam Konfe­ransı'nda etkili bir ülke... Bu karan veren, bu zulmü yapanlar uluslararası savaş suçluları mahkemesine çıkarılmalıdır. 1000'e yakın ku­ruluş müracaat etti. İçlerinde Hıristiyanların ve Yahudilerin birlikleri de var.

 

Şimdi çok aktif bir tarafsızlığımız var

· Bunu mu yapmalı Türkiye?

Davos'tan sonra 3 bakan "Aman kimse endişelenmesin, eskiye göre İsrail'le ilişkilerimiz daha iyi olacak" demiş. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Biz herkesle iyi ilişki olsun istiyoruz ama insanla­rın gözü önünde bir katliam yapıldı. Aktif tarafsızlık gibi bir dış politika tavrımız vardı, şimdi çok ak­tif bir tarafsızlığımız var. Çok geziyorlar, çok aktifler ama sonuç yok. Bu çıkış kahramanlık olarak al­gılanır ama somut siyasi adım olmazsa havada kalan bir adım olur.

 

Derviş gitmedi ki geri gelsin!

· Yolsuzluk ve yoksulluğu önleyeceğiz diyen AKP, yoksullara kömür dağıtıyor. Bu sorun­ları çözememekten mi kaynaklanıyor, insan­lara iş yaratamıyor diye mi oluyor?

Bu hükümetin yanlışı, tercih ettiği ekono­mik modelde. Kemal Derviş gelmeden, biz Türkiye'ye Kemal Derviş modelinde birinin gönderileceğini söylüyorduk. Maalesef 2000 yılının başından beri uygulamam IMF progra­mıyla birlikte Türkiye tamamen dışa bağımlı bir ekonomik modele sürüklenmiştir. Kemal Derviş'in gelip siyasi parti kuracağı söyleniyor. Derviş gitti mi geri gelsin. Dervişin ruhu bu­rada, bu program adım adım uygulandı. Prog­ramın adı aslında Dubai modeli. 1980'lerde Singapur'da uygulanan model. Özü, Türkiye üretmesin! Uluslararası şirketler Türkiye'nin üzerinden geçerken onların kovalarından dö­külen birkaç damlayı da Türkiye kendi barda­ğına toparlasın. Sonuç ortada.

***

Sevgi Kurtulmuş başörtüsü nedeniyle açığa alınan ilk hoca

Numan Kurtul­muş İstanbul Üni­versitesi İşletme Bö­lümü mezunu, eşi Sevgi Hanım da İk­tisat Mezunu. Sevgi Kurtulmuş, rektör Kemal Alemdaroğlu döneminde açığa alınan ilk başörtülü hoca. Kurtulmuş, 1990'da Cornell Üniversitesinde ko­nuk öğretim üyesi ölmüş. Numan Kur­tulmuşun babası dahiliye uzmanı Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş, İstanbul İlim Yayma Cemiyeti'nin kurucusu. Nu­man Kurtulmuş'un kızı Ayşe tıpta oku­yor, ortanca oğlu İs­mail üniversite sı­navlarına, küçük oğlu Emir de OKS'ye hazırlanı­yor. Bu aralar Nu­man Kurtulmuş en çok çocuklarını az görmekten şikâyetçi.

***

 

Devletin sadaka vermesi seçim yatırımı olarak algılanıyor

· Kriz Mart'ta daha çok hissedilecek deniliyor.

Yüzde 20 reel bir işsizlik olacak. 46.5 milyar dolar cari açık var. İki açık­tan korkmayan hükümetin tavrı, bir doktorun hasta ne yerse yesin demesi gibi... Biri açık issizlik diğeri cari açık

 

· AKP yola çıktığında meydanlarda simit, çaya rnankum oldunuz, biz size peynir vereceğiz demiyor muydu?

Bırakın peyniri simit de gitti.

 

· Peki kömür dağıtımı...

Hükümetin vazifesi vatandaşını iş, aş sahibi haline getirmektir. Sadaka ekonomisi lafından rahatsızlık duyuyor­lar. Dini terminolojiyi bilirim, rahatsız olurum ancak sadaka vatandaştan vatandaşa verilir. Maddi durumu iyi olan durumu iyi olmayana reklamını yapma­dan sadaka verir. Devlet sadaka vermez, bu bir sadakat kültürü oluşturuyor. Bu seçim yatırımı olarak algılanıyor.

 

Şaşaalı ve lüks yaşam doğru değil

· AKP iktidarının şaşaalı yaşamdan zevk alan, lüks yaşamayı seven bir ke­sim yarattığı gözlemleniyor. Her ikti­dar gibi AKP de kendi zenginlerini yarattı diyebilir miyiz?

Ne yazık ki Türkiye'deki iktidarla­rın çoğu etraflarında zengin yandaş sı­nıfı oluşturuyor. Bu iktidar döneminde de oldu. Bunu sade vatandaş olarak değerlendirebilirim. Dindarlık vasıfları öne çıkan vatandaşlar kamu kaynakla­rından beslenmeseler dahi yaşantıları­na dikkat etmeliler. Müslümanlık iddi­asında olanlar iki şeye çok dikkat et­meli: Parayı nereden kazandılar, parayı nasıl harcadılar. Bu kadar insanın fa­kirlik çektiği ortamda şaşaalı, lüks için­de yaşanması doğru değil.

 

Ranta bulaşan siyaset biter

· Bakanların oğullan ticari dehalar olarak ortaya çıkıyor.»

Kamu görevine gelen birisinin ya­kın çevresindekiler ticaret yapıyorsa, o görev devam ederken yakın çevresinin ticaretini askıya alması lazım. Bende bakanların yakınlarıyla ilgili bir delil yok ama kendim için söylerim, "Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğime" söz veriyorum. Ranta bulaşan siyaset biter. Bu siyaseti izleyenler kendi ayaklarını bağlar.

 

Bu seçimde sarı kart görecekler

· AKP sizce gücünü daha ne kadar muhafaza eder?

12 Eylül 1980’den önce Türkiye'nin her yerinde farklı partileri tutanlar var­dı. Sosyolojik partilerdi bunlar. Bu par­tiler 12 Eylül'de tasfiye edildi. Kon­jonktür partileri, zamane partileri orta­ya çıktı. Bunun bir örneği ANAP'tır. Yöneticilik vasıflan kuvvetli olan, sem­patik, liderlik vasıflan kuvvetli rahmet­li Özal’ın önderliğinde olmasına, iki de­fa başbakanlık, bir kere cumhurbaş­kanlığı almasına rağmen ANAP orta­dan kalktı.

 

Özal, "4 eğilimi toparlayacağım" de­mişti. Bu iyi bir şey gibi geliyordu. As­lında bu. “Ey millet ben size bir şey söylemiyorum. 4 farklı siyaset bir oda­ya girsin, aynı yerde otursun" demekti. Dönem geçti. ANAP bitti.

 

· AKP de başta aynı iddiada değil miydi?

AKP de 28 Şubat sonrası bir ihtiyaç sonucu kuruldu. 12 Eylül olmasaydı ANAP olmazdı, 28 Şubat olmasaydı AKP olmazdı. Bu millet askeri darbelerin karşısında gördüğü partilere oy ve­riyor. AKP 28 Şubat ürünü olarak çıktı ama sanki yanıtmış gibi algılandı ve oy aldı. Tayyip Bey’in Özal’a göre avantajı vardı. 3 Kasım 2002'de siyaset temiz­lendi, millet üçlü koalisyondan çok sı­kılmıştı. Geçen zamanda görüldü, AKP ortak bir fikir etrafında insanları topar­layan ıı yor. Kurulduğundan beri ne ol­madığını söylüyor. Sonunda ortaya attıklan şey mufazakâr demokratlık.

 

· Bu ne demek?

Bunu kimse bilmiyor. ANAP gibi zamane partisidir AKP Zamane şartlan değişince kendisine hayat veren kuru­luş gerekçeleri ortada kalmayacaktır. Türk siyasi tarihindeki yerini alacaktır. Türkiye'de iki döneni başbakanlık, bir dönem cumhurbaşkanlığıyla konjonk­tür verilen kredinin AKP’ye de verildi­ğini düşünüyorum. Bu seçimlerde sarı kart görecekler. Güçlerini kullanarak yerel seçimlerde bir sonuç alabilirler, ama bakın yüzde 47 oy alarak seçilmiş bir iktidar partisi olmasına rağmen an­ketlerde yüzde 35 kararsız oy var.

Şimdi Saadet!  
   
GÜNDEM  
   
Hava Durumu  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol